Kayıtlar

Nisan, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İklimin Türkiye Ekonomisine Etkileri

Türkiye ikliminin sıcaklık, nemlilik ve yağışı Türkiye'nin ekonomisine etki eder. Bu etki daha çok bitki örtüsü ve tarım ürünlerinde görülür. İklimin Etkileri Sıcaklığın Etkileri: Sıcaklık ekonomik hayatı yağışla birlikte etkiler. Sıcaklık tarım hayatını etkileyerek tarım ürünlerinin çeşidini ve bunların olgunlaşma süresini belirler. Kıyılardaki Sıcaklık Kıyılarda kışlar ılık geçer. Ocak ortalaması: Karadeniz kıyılarında 7°C ve Akdeniz kıyılarında 10°C'dir. Kışları ılık geçen Akdeniz ve Karadeniz kıyılarında kış ılıklığı isteyen tarım ürünlerinden zeytin turunçgil ve incir yetişir. Akdeniz kıyılarında kışların daha ılık geçmesi seracılığı ve muz tarımını yaygınlaştırır. Kıyılarda yaz sıcaklığı farklılaşır. Temmuz ortalaması: Karadeniz kıyılarında 23°C ve Akdeniz kıyılarında 28°C'dir. 1. Karadeniz kıyılarında yazlar serin ve yağışlı geçtiği için: • Olgunlaşma sırasında sıcaklık ve kuraklık isteyen turunçgil ile incirin bu kıyılarda kalitesi azalır. Çünkü turu

Yerşekillerinin Türkiye Ekonomisine Etkileri

Türkiye, deniz seviyesinden ortalama olarak 1100 m. yüksekliktedir. Türkiye topraklarının % 60'tan çoğu 750 metrenin üzerindedir. Toprakların yaklaşık yarısı 1000 m.'den daha yüksektir. Bu yüksekliğin nedeni 4. zamandaki epirojenik hareketlere bağlıdır. Bilindiği gibi 3. zaman sonunda aşınarak alçalan ve hafifleyen dağlar, 4. zamanda yükselerek bugünkü seviyelerine erişmişlerdir. Yükseltinin Türkiye Ekonomisine Etkileri 1. Yükselti sıcaklığı düşürür: Yüksek bölgelerde düşük sıcaklıktan dolayı; a. Büyüme ve olgunlaşma sırasında sıcaklık isteyen farım ürünlerinin yetişmesi zorlaşır. Bu özellik ekonomiyi olumsuz etkiler. b. Kar yağışları artar. Ayrıca karın yerde kalma süresi uzar. Kar yağışlarının olumlu ve olumsuz etkileri vardır. Şöyleki: Kar yağışları : • Kışın ulaşımı zorlaştırır. • Toprağın üzerinde örtü oluşturarak toprağı donmaktan korur. • Yavaş eridiğinde toprağa nemlilik kazandırır. • Ekilen ürünün verimini artırır. • Hızlı eridiğinde ilkbaharda su taş

Coğrafi Konumun Türkiye Ekonomisine Etkileri

Coğrafi konum: Bir ülkenin kıtalara, denizlere, öteki ülkelere, önemli ticaret, sanayi ve maden bölgelerine göre bulunduğu yeridir. Bir ülkenin coğrafi konumu o ülkenin ticaretini, siyasetini ve sonuçta kalkınmasını büyük ölçüde etkiler. Coğrafi konum itibariyle diğer ülkelerin uzağında kalmış olan ülkelerin kalkınması yavaşlar. Türkiye coğrafi konum itibariyle: • Orta kuşağın güneyinde yer alır. • Etrafı denizlerle çevrili yarımada özelliğini taşır. • Kıtalar arasında köprü oluşturur. • Karadeniz ile Akdeniz ülkeleri arasında bulunur. • Ortadoğu, Kafkas ve Batı Türkistan petrollerine yakın sayılır. • Çeşitli ülkelerin siyasi blokları arasında yer alır. Türkiye coğrafi konumunun bütün bu özellikleri, Türkiye'nin ticaretini, siyasetini, kültürünü, sanayisini ve kalkınmasını etkiler. Türkiye Coğrafi Konumunun Özellik ve Etkileri 1. Orta kuşağın güneyinde yer alması: Türkiye, matematik konum itibariyle orta kuşağın güneyinde yer aldığı için yazları sıcak ılıman ikli

Madde Döngüsü

Yaşama birliklerinde ve onun büyütülmüşü olan tabiatta canlılığın aksamadan devam edebilmesi için bazı önemli maddelerin, kullanılan kadar da üretilmesi gerekmektedir. Buna madde devri yani madde döngüsü denir. Canlılar için mutlaka gerekli olup, devretmesi gereken maddelerin en önemlileri Oksijen (02), Su (H2O), Azot (N) ve Karbon (C) dur. Madde devrinde en önemli rolü saprofitler ve kemosentetik bakteriler üstlenmektedir. Çünkü, bunlar organik artıkları inorganik hale çevirerek, maddelerin devirli olarak kullanılmasını sağlamaktadırlar. * Karbon Döngüsü * Azot Döngüsü * Su Döngüsü * Oksijen ve Karbondioksit Döngüsü * Fosfor Döngüsü

Oksijen ve Karbondioksit Döngüsü

Resim
Canlıların büyük çoğunluğu besinlerdeki kimyasal enerjiden yararlanabilmek için, bunları oksijenle yakmak zorundadır. Tüketilen oksijenin ise yerine konulması gerekir. Yeşil bitkiler fotosentez ürünü olarak O2 de üretirler. Bu sayede atmosferin oksijen oranı sabit tutulur. Bu durumun nasıl sağlandığını anlamak oldukça zordur. Çünkü solunum durlmayan bir olaydır ve bütün canlılar tarafından her an gerçekleştirilmektedir. Fotosentez ise sadece yeşil bitkiler tarafından ve sadece gündüzleri (ışık varken) yapılabilmektedir. O halde, nasıl oluyor da üretilen oksijen miktarı tüketilen oksijene eşit oluyor? Oksijen ve Karbondioksit Döngüsü

Su Döngüsü

Su, canlılar için çok iyi bir çözücü olduğundan kaçınılmaz bir ihtiyaçtır. Tabiatta katı sıvı ve gaz hallerinde bol miktarda bulunur. Canlılar genellikle sıvı olarak alır, buhar ve sıvı olarak atar. Bu esnada artıklarını ve fazla ısılarını da atmış olurlar. Yeryüzünde her yıl buharlaşan su miktarı ve yeryüzüne yoğuşarak geri gelen su miktarının eşit olduğu bilinmektedir. Ancak bu buharlaşma ve yoğuşma oranları bölgelere göre değişebilir.

Azot Döngüsü

Resim
Canlıların temel yapı ve fonksiyon gören molekülleri proteinlerdir. Proteinlerin yapısında ise bol miktarda azot bulunur. Ayrıca DNA, RNA, ATP ve birçok koenzimin yapısında organik baz yer alır. Bunlar da azot içerir. Ayrıca bazı vitaminlerde de azot vardır. Bütün bu saydıklarımız canlının en önemli molekülleridir. Bunun için azot kullanmak zorundadırlar. Atmosferimizde % 78 gibi yüksek oranda azot bulunmasına rağmen, hiçbir bitki ve hayvan grubu bu serbest azotu kullanamaz. Bu azotun bitkiler tarafından alınabilmesi için nitrat (NO3) tuzlarına çevrilmesi gerekir. Bunu da kemosentetik bakteriler sağlar. Bütün heterotroflar azot kaynağı olarak bitkilerin organik bileşiklerini direk ya da dolaylı olarak alırlar. Bunları solunum ve diğer metabolik olaylarda kullanarak; amonyak (NH3), üre, ürik asit ve organik artıklar halinde tabiata bırakırlar. Saprofit ve kemosentetik bakteriler bunları çeşitli işlemlerden sonra bitkilerin kullanabileceği tuzlar haline getirirler. Azot Döngüsü

Fosfor Döngüsü

Resim
Fosfor da canlılara gerekli temel maddelerdendir. Hücrelerde nükleik asitlerin enerji aktarımlarını sağlatan adenozin trifosfat ( ATP ) maddesinde, hücre zarının yapısında ayrıca kemik ve dişlerde bulunur. Fosforun doğadaki deposu, fosfatlı kayalar ve sudur. Fosfor döngüsünün temelini, fosforun karalardan denizlere, denizlerden karalara taşınması oluşturulur. Fosfatlı kayalardaki fosforun bir kısmı, erozyon yoluyla suda çözünmüş hale gelir. Bu inorganik fosfat, bitkilerce, suda çözünmüş ortofosfat biçiminde alınır, organik fosfatlara çevrilir. Beslenme zinciriyle ot obur ve et obur hayvanlara aktarılır. Bitki artıkları, hayvan ölüleri ve salgılarındaki organik fosfatlar, ayrıştırıcı mikroorganizmalar yardımıyla inorganik duruma çevrilir. Böylece, yeniden bitkilerce alınmaya hazırdır. Fosfor Döngüsü Jeolojik hareketlerden başka, fosforun denizlerden karalar dönüşü, balıkçılık ve balık yiyen deniz kuşlarının dışkıları yoluyla olur. İnsanın fosfor döngüsündeki etkisi, fosfatlı

Karbon Döngüsü

Resim
Canlı yapısının en önemli elementlerinden birisi karbondur. Bütün organik bileşiklerin temel yapı elemanıdır. Bunun için canlı organizmalar karbonlu bileşikleri kullanmak zorundadırlar. Karbon Döngüsü Karbon atmosferimizde CO2 olarak bulunur. Bunun canlı vücuduna geçişini yeşil bitkiler fotosentezle, bazı bakteriler ise kemosentezle sağlar. Bu olaya ototrofluk denildiğini daha önce belirtmiştik. Özümleme ile organik besin haline gelen CO2 bütün canlılar tarafından enerji hammaddesi ve yapı maddesi olarak tüketilir. Solunum olayları sonucunda atmosfere tekrar C02 olarak döndürülür. Karbonun bir kısmı da mineral olarak yer katmanlarında birikir. Bunun atmosfere dönmesi ise maden ocakları, vs ile olur.

Dağların Doğrultusunun Sıcaklığa Etkisi

Resim
Côte d’Azur Dağların doğrultusu rüzgarın hızını etkiler ve rüzgarın hızı da sıcaklığı etkiler. Rüzgar hızlı esince suyu buharlaştırma gücü artar. Suyu buharlaşan zemin soğur. Dağların kuzey-güney doğrultuda uzandığı yerlerde kuzeyden esen rüzgarın hızı arttığından soğutucu etkisi de artar. Ayrıca düşük sıcaklıkta olan kuzey rüzgarları dağ sıralarına paralel estiklerinde sıcaklığı düşürür. Rüzgarlar dağlara dik olarak eserse dağ sırasını aşıp dağın diğer yamacına inerken ısınır. Böylece dağdan esen sıcak rüzgara Föhn Rüzgarı denir. Bir dağ sırasını aşmak için yükselen rüzgarın sıcaklığı her 100 metrede 0,5°C azalırken dağdan aşağıya inen rüzgarın sıcaklığı her 100 metrede 1°C artar. Çünkü hava alçalırken moleküller birbirlerine yaklaşarak sıkışır. Sıkışan moleküller, biribirlerine sürtündüğünden enerjileri artar. Sürtünme ile oluşan ısı, havanın sıcaklığını artırır. Hava moleküllerinin sıkışmasıyla oluşan sıcaklık artışına adyabatik sıcaklık adı verilir. Riviera Oluşum

Heyelanlardan Korunma Yolları

Zeminin litolojik yapısını değiştirerek ya da tabaka duruşuna müdahale ederek heyelanları önlemek mümkün değildir. Buna karşılık heyelanların önlenmesi ve meydana gelmiş olanların tesbiti için aşağıdaki işlemlere başvurulur. a- Arazide nemli haldeki mevcut örtü malzemesinin denge açısını aşmamak. Bilakis yamaç eğimini bu sınırın altında tutmak. Eğer heyelan meydana gelmiş ise orada heyelanın tekrarını önlemek ve heyelan kütlesinin profilini denge açısını aşmayacak şekilde işlemek gerekir. b- Ağırlığı artırmamak ve kütlenin bir kısmını ortadan kaldırarak zemine yapılan basıncı azaltmak. c- Yamaca veya kütleye sızan suyu azaltmak ve bunun için sahayı direne etmek. d- Sürtünmeyi artırmak için heyelan kütlesinin uygun yerlerine sağlam temele kadar inen derin ve kuvvetli kazıklar çakmak. Aynca heyelan kütlesinin alt kenarı önüne sağlam temele oturmuş kuvvetli istinat duvarları inşa etmek gerekir.