Meteorolojik Olaylar ve Topoğrafik Yapı

Meteorolojik olaylar da hava kirliliğini büyük ölçüde etkileyen unsurlardan biridir.

Havayı kirletici unsurların, kaynağından çıktıktan sonra atmosfere karışarak dağılması veya havada asılı olarak kalması meteorolojik olaylarla doğrudan ve çok yakından ilgilidir.

Bu meteorolojik olaylar sıcaklık, sis, inverziyon, rüzgâr, nem, yağış ve basınç faktörleridir. Ayrıca topoğrafik özelliklerde kirlenmeyi arttıran ya da azaltan özellikleriyle dikkat çeker.

a- Topoğrafik özelliklerin etkisi:

Yeryüzü şekillerinin özelliği kirli havanın yerleşim birimi üzerinde kalışını etkilemektedir. Yani doğrudan bir etki değil ama mevcut kirliliğin kalıcılık süresini etkilemesi açısından önemlidir. Mesela; çanak şeklindeki yerleşim alanlarında, hakim rüzgâr yönüne dik uzanan, oluk biçimindeki çukur yerlerdeki bölgelerde kirliliğin kalıcılık süresi daha uzun olmaktadır. Yani, çanak şeklindeki arazilerde daha uzun süre kalan kirleticiler yatay hava hareketini de alamıyor ya da az alıyorsa hava kirlenmektedir. Ankara, Konya, Kayseri, Malatya, Erzurum, Diyarbakır'daki hava kirlenmesinde kalitesiz fosil yakıtlar yanında buraların çanak şeklinde havza kenarı arazide oluşları da etkili olmaktadır.

Buna karşılık çevresi açık şehirlerde kirli hava daha çabuk doğal olarak etkisi de az etkili olmaktadır.

Yükseklik; kirlenmeyi etkileyen topoğrafik bir unsurdur.

Bilindiği gibi yeryüzünden ortalama 100 m. yükseldikçe sıcaklık yaklaşık 0.5 °C azalmaktadır. Bu sebepten yüksek yerler soğuk olur. Daha çok yakıt tüketilir. Daha uzun süre soba ve kalorifer yakılır.

Yüksek -> Soğuk -> Çok yakıt -> Çok kirlilik
Alçak -> Sıcak -> Daha az yakıt -> Daha az kirlilik

Bakı: Bir yerin güneşe karşı yönü demek olan bakı şartları da kirlenmeye etki eder. Eğer bir yerleşim merkezi güneşe bakan bir yamaçta ise daha çok ısınır. Böylece yakıt acı azalır, dolayısı ile kirlenme de daha az olur.

Sıcaklık terselmesi (inverziyon) de güney yamaçlarda kuzey yönlerde daha çok olmakta bu da kirlenmede etkili olmaktadır.

b- Meteorolojik özelliklerin etkisi:

İnverziyon (sıcaklık terselmesi): Normal şartlarda ısınan hava yükselir ve soğur. Yani, yükselirken içindeki kirletici maddeleri de beraberinde yukarı taşır. Bu dikey hareket havayı temizler. Hava kütlesinde aşağıdan yukarı doğru yükseldikçe sıcaklığın sürekli olarak azalması gerekirken bir yerde artar, daha sonra azalmaya başlarsa bu durumda sıcaklık terselmesi (inverziyon) var demektir. Yani, sıcak hava üstte, soğuk ağır hava altta yere yakın olacağından dikey hava hareketi de oldukça zordur. Böyle havalarda yeryüzüne yakın olan kirleticiler olduğu yerde bu olay kalkıncaya kadar devam etmektedir. Yani, bacalardan çıkan duman yükselememektedir. Bu ise, oldukça tehlikeli bir kirlenme şekildir.

Özet olarak,

Terselme var -> Hava kararlı -> Kirlilik çok
Terselme yok -> Hava kararsız -> Kirlilik az

Basınç: Hava kirliliğinin kalıcı ya da çabuk dağılıcı olmasında etkili bir unsurdur.

Alçak Basınç -> Yükselici hava hareketi -> Kirlilik az
Yüksek Basınç -> Alçak hava hareketi -> Kirlilik çok

Sıcaklık: Havalar soğuyunca ısınma ihtiyacı doğmakta ve daha çok yakıt kullanılmaktadır. Nitekim hava kirliliği yurdumuzda daha çok Ekim-Kasım aylarında başlayıp, Mart-Nisan ayları sonuna kadar ortalama sıcaklığın 18°C nin altında olduğu dönemler de olmaktadır. Ayrıca gün içinde (24 saatlik dönemde) de sabah saat 05:00 ile 07:00 – 08:00 saatleri arası, akşamda 16:00 – 20:00 saatleri arası kirliliğin yoğun olduğu saatlerdir. Yani, sıcaklığın düşük olduğu saat ve aylarda kirlenme daha çok olmaktadır. Mesela; yaz ayları ve gece 20:00 ile 05:00 saatleri arası hava, diğer dönem ve dilimlere göre daha az kirlidir.

Bunu şöyle de ifade etmek mümkündür:

Sıcak -> Az yakıt -> Az kirlilik
Soğuk -> Çok yakıt -> Çok kirlilik

Bulutluluk: Güneş ışınlarının yeryüzüne ulaşmasını engelleyen ve ısınmayı zorlaştıran bulutluluk olayı daha çok ısınmak için daha çok yakıt gerektirdiğinden kirlenmeye etki eder.

Özetle şöyle ifade edilebilir:

Bulutlu hava -> Daha soğuk -> Daha fazla yakıt -> Daha çok kirlilik
Bulutsuz hava -> Daha sıcak -> Daha az yakıt -> Daha az kirlilik

Rüzgâr: Rüzgârın etkisi de havayı kirletme yönünde değil kirli havayı az ya da çok taşıma, kirliliği dağıtma yönünde olmaktadır.

Rüzgârın olmaması, eğer dikey hava hareketi de yoksa kirli havanın olduğu yerde kalması demektir. Bunu da kısaca şöyle ifade etmek mümkündür:

Rüzgâr yok veya ters yönde -> Kirlilik çok
Rüzgâr var ve uygun yönde -> Kirlilik az

Yerleşim alanlarının ve fabrikaların hakim rüzgâr yönüne uygun veya ters yönde oluşunun da şehirlerin havasının kirlenmesinde çok etkili olduğu bilinen bir gerçektir. Mesela; Konya'nın sanayi kuruluşları daha çok şehrin kuzey - kuzeydoğu ve kuzeybatı yönünde olduğu görülür. Konya şehrinin, çanak gibi bir topoğrafik sahada yer aldığı göz önüne alınırsa kirlenmenin kaçınılmaz olması gayet tabiidir. Çünkü, Konya'da kış aylarında hakim rüzgâr yönü kuzey, kuzeydoğu ve kuzeybatı yönlüdür. Bu rüzgârlar sanayinin kirli havasını şehre taşıyarak canlı hayatını olumsuz, yönde etkilemektedir.

Yağış: Önemli bir coğrafi unsur olan yağış da kirlenmeyi azaltıcı yönde etkiler. Özellikle yağmur şeklindeki yağışlar havadaki tozu, küçük partikülleri havadan yere indirmekte ve havayı temizlemektedir. Aynı şekilde başta S ve N bileşikli gazları yere indirdiği bilinmektedir.

Kısaca; Yağışlı hava -> Kirlilik az.
Yağışsız hava -> Kirlilik çok.

Nem: Nem hem olumlu, hem olumsuz etki yapabilen bir unsurdur. Atmosferin yere yakın kısmında nem daha çok olup, bu nem ısıyı tutar ve böylece az yakıt gerektiği için kirlilikte az olur.
Olumsuz yönde ise, SO2 konsantrasyonunun yoğun olduğu zamanlarda, nisbi nem de yüksek ise havada H2O ile SO2 reaksiyona girip H2SO4 oluşmakta buda canlılara olumsuz etkiler yapmaktadır. O yüzden yoğun sisli günler sağlık açısından oldukça tehlikelidir. Özetle şöyle ifade edilebilir:

Nem çok -> Tehlike çok
Nem az -> Tehlike az

Hava Kirliliğinin Sebepleri konusuna dönmek için buraya tıklayınız.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Coğrafya Dersleri Kazanımları Listesi

Coğrafi Konumun Türkiye Ekonomisine Etkileri

2014 TÜİK Tarım ve Hayvancılık Verileri