Suyun Önemi

Doğal kaynaklar arasında canlı ve cansız çevre arasında hassas bir yapı tarzı vardır. Susuz hayat mümkün değildir. Su, yalnız bir O2 ve H kaynağından ibaret değildir. Aynı zamanda canlı varlıkların en önemli unsurudur. Ayrıca su, kullanıldıktan sonra yeniden kendi kendini var eden doğanın tek maddesidir. Aynı su zaman zaman topraktan denizlere, oradan atmosfere ve toprağa dönerek yeniden denizlere ulaşır. Bu suretle suyun devamlı bir şekilde devir daimi vardır. Biz buna hidrolik çevrim diyoruz.

su

Suyun içme, tarım, spor ve endüstride kullanılışına göre sınıflanması yapılmıştır. Bunlar kesin olmayıp kullanılışlarına göre tayin olunmuş asgari normlardır. Su, canlı bir ortamdır. Gerçekten milyarlarca canlı mikroskopik varlık nehir ve göllerin zeminlerinde bulunur veya içinde süspansiyon halinde yaşarlar, ölümlerinden sonra da çok önemli depoları meydana getirirler. Suda bitkilerin mevcudiyeti önemlidir. Çünkü, sudaki canlı hayatın devamlılığını sağlar. Yeşil bitkilerin ihtiva ettiği klorofil güneş ışınları sayesinde karbonlu organik maddelere dönüşür. Hayat ancak bunların mevcudiyeti ile mümkündür. O halde su bir taraftan fizikoşimik ve diğer taraftan biyolojik karakterler gösteren ortamı yaşatır. Suda hayat, eriyik haldeki gaz, madensel ve organik maddelerle mümkündür.

Suyun kronolojik yapısına baktığımız zaman konunun işlenmesinin çok eski tarihlere kadar gittiğini görürüz. Milattan 100 yıl sonra Markus Vitruvus ismindeki Romalı araştırıcı, hidrolojik çevrim teorisini çevresine kabul ettirmiş ve Roma şehrinin su sorununu çözmeye çalışmıştır. Fransız Perrault'dan sonra E. Moriotte ve İngliiz E. Halley 1693'de sularda buharlaşmanın ölçümünü ortaya atmış ve Bernaulli de modern hidrolik kurucusu olarak uğraşılarını sürdürmüştür.

1840 yıllarında ise, A.B.D.'li M.F. Maury denizlerde meteorolojik ve denizel gözlemlerde bulunarak oseanografya'nın başlangıcını teşkil etmiştir. Daha sonra 1856 da Darcy'ye kanunu ortaya atılmış ve aynı seneler içinde A. Thiem ve O. E. Meinzer tarafından desteklenmiştir. Görüldüğü gibi su ile uğraşılar Avrupa ve'Amerika'da sürerken Anadolu'da da bu konularda somut örnekler görmekteyiz. Mezopotamya'daki sulama kanalları, Bergama'nın kuzeyindeki suların kot kaybetmeden vadinin diğer tarafına geçirilmesi, Efes ve İstanbul'daki su kemerleri, Yalvaç'ta Uluborlu civarındaki tarihi Cirimbolu köprüsü altından geçen yüksek debili suların dağıtımı, Diyarbakır'da Edirne Lalapaşa su kanalları ve ilk barajlardan sayılan Örükaya barajının Türkiye sınırlarında olduğu da unutulmamalıdır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Coğrafya Dersleri Kazanımları Listesi

Coğrafi Konumun Türkiye Ekonomisine Etkileri

2014 TÜİK Tarım ve Hayvancılık Verileri