Ozon Tabakası

Ozon tabakası, atmosferde yeryüzüne ulaşan güneşin zararlı ışınlarına karşı koruyan kalın bir tabakadır. Son 50 yıl içerisinde bu tabakanın tahrip edilmesi sebebiyle güneşin zararlı ışınları bizlere ulaşabilmekte ve deri kanseri, katarakt gibi sağlık problemlerine sebep olmakta ve bağışıklık sistemini etkilemektedir.

Özellikle hayatın ilk 20 yılında güneşin zararlı etkilerine karşı korunma büyük önem taşımaktadır. Güneşte kalmak zorunda iseniz deri kanseri gibi sağlık problemlerine yakalanma riskini, kendinizi koruma deneyimi kazanarak azaltabilirsiniz.

Ozon tabakasındaki incelme ve deri üzerindeki etkileri;

• Ozon tabakası ve UV radyasyon artışının sebepleri,
• Deri ve UV radyasyonun deri üzerindeki olumsuz sağlık etkileri,
• Güneşin zararlı ışınlarından kaynaklanan diğer olumsuz sağlık etkileri,
• Kendimizi korumak için alınacak tedbirler, başlıkları altında ele alınacaktır.

Ozon Tabakası Nedir?

Ozon (O3) üç adet Oksijen atomundan oluşan şeffaf bir gazdır.Ozon tabakası ozon gazından oluşan ve atmosferin yukarı seviyelerinde başka bir deyişle yer yüzeyinden 10-50 km yüksekte bulunan bir tabakadır. Bu tabakanın temel rolü Ultraviyole (UV) ışınları olarak adlandırılan güneşin zararlı ışınlarına karşı bizleri korumaktır.Ozon tabakası yeryüzüne ulaşan bu zararlı ışınlara karşı korumak için bir filtre gibi davranır.

Ultraviyole (UV) Işınları

Bilindiği gibi güneş yeryüzündeki hayatın varolması için çok önemlidir. Isınmamızı sağlar ve bize ışık verir. Güneş radyasyonu veya ışınlarını gösterir. Bu ışınlardan bazıları Ultraviyole ışınları olarak adlandırılır. Bilim adamları UV ışınlarını; Aynı karakteristiklere sahip olmadıkları ve canlılar üzerindeki etkilerinin farklı olması sebebiyle UV-A, UV-B ve UV-C olmak üzere üç kategoriye ayırmışlardır.

• UV-A: En yaygın ve sağlığımız için en az tehlikeli olan ışınlardır. Ozon tabakası bu ışınların geçmesine izin verir.
• UV-B: Oldukça tehlikelidir. Bu ışınların büyük bir kısmı, bizlere ulaşmaması için ozon tabakası tarafından engellenir.
• UV-C: Sağlık için en tehlikeli ışınlardır. Ozon tabakası bu ışınların bizlere ulaşmasını önler.

Bütün UV ışınlara deri ve gözlerimize nüfuz edebilir ve sağlık problemlerine yol açabilir. Ozon tabakası kalın olduğunda sadece UV-A ışınları ile UV-B ışınlarının bir kısmı bize ulaşabilir. Bu durumda sağlığımız nispeten korunmuş olur. Ozon tabakası bozulduğunda (incelendiğinde) UV-A, UV-B hatta bazen UV-C ışınları bize ulaşabilir ve bu durumda sağlığımız olumsuz yönde etkilenmiş olur.

Maruz kaldığımız UV ışınlarının miktarını etkileyen faktörler

• Günün saatleri: 10.00-16.00 saatleri arasında güneş gökyüzünde yüksektedir. Bu saatler arasında büyük oranda UV-A ve UV-B ışınlarına maruz kalabiliriz. Bu nedenle uygun bir koruma olmaksızın dışarı çıkmak için tehlikeli bir zamandır.
• Ekvatora olan uzaklık: Ekvatora yakın olan ülkeler ekvatordan uzak olan ülkelere göre daha fazla risk altındadır. Bunun sebebi, ekvatorda UV ışınları atmosferin içini katetmek için daha kısa mesafeye sahiptir ve ekvatora ulaşmadan önce atmosfer tarafından daha az filtrasyona tabi olurlar.
• Yükseklik: Deniz seviyesinin yukarıya doğru çıkıldıkça her 1000 m?de UV ışınları %8 oranında artış gösterir.

Ozon Deliği Nedir?

Ozon deliği gerçekten bir delik değildir. Ozon tabakasındaki bir incelmedir. Bu ozon tabakası gittikçe inceliyor anlamındadır. Bunun sebebi bizlerin havaya saldığı kimyasallardır. Bu kimyasallar günlük yaşamımızda kullanırlar ve ozon tabakasına zarar verirler.

Ozon Tabakasına Zarar Veren Kimyasallar

• Kloroflorokarbonlar (CFC?ler), genel olarak klima sistemlerinde, buzdolaplarında köpük üretiminde (örneğin yataklar için) kullanılır.
• Halonlar, yangın söndürme cihazlarında kullanılır.
• Metil bromid, tarımda böcek ilacı olarak kullanılır.

Modern cihazlar ozon tabakasındaki incelmeyi belirleyebilmektedir. Ölçümler Güney Kutbundaki (Antartika) incelmenin Kuzey Kutbuna göre daha büyük olduğunu göstermiştir. Ozon tabakasındaki bu incelme bir şey yapılmazsa daha da büyüyecektir.

Ozon tabakasında incelme küresel bir problemdir. Ozon tabakasındaki incelme problemine herkesin duyarlı olması ve zararlı kimyasalları artık daha fazla kullanmamasıyla ozon tabakasının iyileştirilmesi mümkün olabilecektir.

Ozon Tabakasındaki İncelmenin Sonuçları

Ozon deliğinin ana sonucu yeryüzüne daha fazla UV ışınının (özellikle çok tehlikeli olan UV-B ) ulaşmasıdır.

UV ışınları güneş yanıklarına, deri kanserine sebep olabilir, gözlere zarar verebilir (katarakt) ve insanlarda bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olabilir. Bilindiği gibi bağışıklık sistemi hastalıklara karşı koymamızı sağlayan bir sistemdir. Bu sistem zayıfladığı zaman hastalıklarla savaşma yeteneğimiz de zayıflamış olacaktır.

UV ışınları sadece sağlığımızı etkilemekle kalmaz çevre üzerine de olumsuz etki yapabilir. Tarımsal üretimi azaltabilir, ayrıca deniz besin zincirini bozarak balık nüfusunu etkiler.

Derimiz ve UV Radyasyonun Olumsuz Sağlık Etkisi

Derinin Yapısı ve Fonksiyonları

Bilindiği gibi deri vücudu sararak yapısı itibariyle iç organları ile dış dünya arasında bir link görevi yapar.

Deri üç farklı tabakadan oluşmuştur:

• Epidermis: Dış tabaka, derinin direkt olarak görünen kısmı.
• Dermis: Çekildiği zaman hissedilebilen kalın kısmı.
• Deri altındaki yağlı kısım (deri altı dokusu) görülemeyen ve kendi içerisinde küçük bölümlere ayrılan bu tabakaların bilinmesi güneşin UV radyasyonunun bu tabakaları nasıl etkilediğinin bilinmesi açısından çok önemlidir.

Epidermis üç tabakadan oluşmaktadır:

• Bazal Tabaka: Derinin en iç kısmındaki derinin yenilenmesi için devamlı olarak yeni hücreler üreten tabakadır.
• Yassı Hücre Tabakası: Bütün hücrelerin bulunduğu ana tabakadır.
• En dıştaki ölü hücrelerden oluşan tabaka

Bu tabakalar arasında Melanocytes olarak adlandırılan özel hücreler vardır. Bu hücreler pikmentleri üretir. Açık deriler daha az, koyu renkli deriler ise daha çok pikmente sahiptir.

Dermis çok karmaşık bir yapıya sahiptir. Dermis; deri yapısından sorumlu kan damarları (bu sebepledir ki bir yerimiz kesildiğinde kanar), saçlar ve ter gözenekleri (bu sayede çok sıcak olduğunda ve spor yapıldığında terlenir) elamanları içermektedir.

Bu yüzden deri çok karmaşık bir yapıya sahiptir. Bu karmaşık yapı güneş, sıcak, soğuk mekanik ve kimyasal faktörler altında tehlikeye maruz kalır.

Deri Kanseri

Her çeşit kanser bir hücrenin davranışındaki anormal değişimlere bağlıdır. Örneğin; Epidermisin derinin yassı hücre tabakasındaki (squamous layer) hücreler spesifik fonksiyonlara sahiptir. Dışarıdan UV radyasyonu gelmesi durumunda hücre davranışları değişebilir. Sonuç olarak; bu hücreler bozularak gelişmeye ve çoğalmaya başlarlar. Bu bir deri kanseridir başka bir deyişle deri kanseri: deride ki hücrelerin doğal olmayan ve anormal gelişimi ve çoğalmasıdır.

Deri kanseri temel olarak epidermisi etkiler, etkilenen tabakaya bağlı olarak, üç farklı tipte deri kanseri vardır.

• Bazal tabaka etkilenmiş ise; bazal hücreli kanser (basal cell carcinoma)
• Yassı Hücreli tabaka etkilenmiş ise; yassı hücreli kanser (squamous cell carcinoma)
• Deriye rengini veren hücreler etkilenmiş ise; cilt kanseri (maliğn melanom) olarak isimlendirilir (Malignant Melanoma).

Farklı Tipteki Kanserler Nasıl Görülür?

• Bazal hücreli kanserler çok yavaş gelişir ve asla iyileşmeyen ülser olarak adlandırılan bir yara alanı oluşur. Lokal olarak deriye zarar verir, yayılmaz. Tedavi edilmediği durumda yara büyüyebilir. Yüzde veya vücutta çok sıklıkla oluşabilir. Genellikle yaşlı insanları (50 yaş ve üzeri) etkiler.
• Yassı Hücreli Kanser: Daha çok tümör gibi derinin dışında gelişen şeylerdir. Genellikle uzun süre tedavi edilmemesinin dışında vücuda yayılmaz. Uzun süre tedavi edilmemişse diğer organları da etkileyebilir. El, ayak ve yüzde sıklıkla oluşur. Genellikle yaşlı insanları (50 yaş ve üzeri) etkiler.
• Cilt Kanseri ( Maliğn Melanom): En tehlikeli olan kanserdir. Başlangıçta deride tehlikeli olarak görülmeyen küçük, koyu kahverengi bir nokta olarak başlar. Bunun yanında kanser kolayca vücudun iç kısımlarına yayılır ve diğer organları etkiler. Bu tip kanser insanları kolayca öldürebilir. Fakat erken aşamalarda teşhis edilmişse tedavi edilebilir. Genellikle genç insanları (20-30 yaş arası) etkiler.

Deri üzerine olan hasarın çoğu insan yaşamının ilk 20 yılında oluşur. Maliğn Melanom genellikle 20-30 yaşları arası bazal hücreli kanser ve yassı hücreli kanser ise 50 yaş ve üzerinde oluşmaktadır.

Bunun açıklaması şöyle yapılabilir:

UV Radyasyon insan derisini genç çağlarda etkilemekte ve hücreler anormal davranmaya başlayarak gelişecek ve çoğalacaktır. İlk olarak vücut bir şeylerin yanlış olduğunu anlayarak karşı atağa geçecektir. (Bu andan itibaren vücut anormal hücreleri öldürecektir). Buna rağmen zamanla artan oranda anormal hücre üretilir. Bundan sonra bu anormal hücreleri kontrol etmek vücut için daha güç olacaktır. Bu kanserin ortaya çıktığı zamandır. Böyle bir olumsuzla karşılaşıldığında bir doktora danışılmalıdır. Zamanında tedavi edilirse deri kanseri genellikle ölümcül değildir.

Birçok insan, sadece açık renkli deriye sahip insanların deri kanserine yakalanabileceğine inansa da bu doğru değildir, daha koyu deriler UV ışınlarının zararları etkilerine karşı daha az duyarlıdır. Fakat bu tip insanların korunuyor olması anlamını taşımaz.

UV ışınlarının göze olan etkisi

Çok karmaşık bir yapıya sahip olan gözlerimiz farklı kısımlardan oluşmuştur.

• Kornea: Gözün dış kısmını kaplayan şeffaf koruyucu tabaka.
• Göz Merceği: Göz bebeğinin arkasında ışığı odaklayarak net olarak görmeyi sağlayan şeffaf bölüm
• Retina: Beyine, görülen cisim hakkında sinyaller gönderen ışığa duyarlı gözün arka kısmında bulunan doku tabakası.

UV'nin göze etkisi temel olarak göz merceğinedir. UV ışınları göz merceklerinin şeffaflığının kaybolması şeklinde etkiler. Bu katarakt olarak isimlendirilir. Sonuç olarak tam olarak görme yeteneğinde bir kayıp oluşur. Eğer tedavi edilmez ise katarakt körlüğe sebep olabilir.

Bunun yanında bazal hücre kanseri göz kapağında yaygın olmasına rağmen Maliğn Melanom göz küresinde olabilir.

UV Radyasyonunun Bağışıklık Sistemine Etkileri

Bilim adamları, güneş yanıklarının insanlarda güneşe maruz kaldıktan sonra 24 saat ve daha fazla süre içerisinde kandaki beyaz kan hücrelerinin hastalıkla savaşım fonksiyonunda bir azalma görüldüğünü belirtmişlerdir. ve kandaki dağılımı değişir. UV radyasyonuna sürekli maruz kalma vücudun bağışıklık sistemine uzun süre etkileyen zararlara neden olabilir. Hafif güneş yanıkları insanlarda ki bütün cilt tiplerinin bağışıklık fonksiyonlarını baskı altına alabilir.

Güneşin Zararlı Işınlarından Korunma Konusunda Tavsiyeler

Asla Yanmayınız: Genç yaşlardaki her güneş yanığı ilerde deri kanserine yakalanma riskinizi artırır.Güneşin maksimum UV ışınlarına maruz kalınan bölümünde dışarıda kalmaktan kaçınınız.
Gölgeniz sizden daha kısaysa (Güneş tepe veya tepeye yakın demektir) güneş altında kalmaktan kaçının.
Gölgeniz sizden daha uzunsa güneşte kalabilirsiniz.(korunarak)

Güneşte kalma sürenizi kısıtlayın: Özellikle yazın saat 11.00-16.00 arasında UV ışınları daha kuvvetlidir (etkilidir)

Gölgelik arayın: Direk olarak güneş altında kalmayın.

Şapka giyiniz: Geniş çevreli bir şapka, göz, kulak, yüz ve boynun arkasını korumak için tercih edilmelidir.

Koruyucu elbiseler giyiniz: Vücudunuzu korumak için uzun kollu gömlekler ve pantolan giyiniz.

Güneş gözlüğü kullanınız: Güneş gözlüğü gözleri koruyarak gözde katarakt olma riskini azaltır.

Koruyucu krem kullanınız: Güneşin zararlı ışınlarından korunmak için açıkta çalışırken sporyaparken ve yüzerken derinize koruyucu krem sürünüz.Kullanılan kremlere göre güneş altında kalabilme zamanları SPF (Güneşten Koruma Faktörü) faktörüne göre değişiklik gösterir.

Yorumlar

  1. SORU: Ozonosfer katmanı bir bez ya da çadır gibi bir katman mı? “Ozon delinmesi” ya da “ozon seyrelmesi” ifadeleri nedir?

    CEVAP: Uzay boşluktan oluşmaktadır. Herhangi bir gaz molekülü olmadığı için enerjinin ısı olarak yayılması (taşınması) söz konusu değildir. Bundan dolayı uzayda enerji ışık olarak (kısa dalga boyunda) yol alır. Atmosfer ortamında kırıldığı anda ısı enerjisine (uzun dalga boyuna) dönüşür. Işık olarak atmosfere ulaşan enerjinin bir kısmı atmosferde tutulur.

    Uzay ortamında Güneş gibi yıldızlardan kaynaklanan ultraviyole, mor ötesi ve kızıl ötesi gibi zararlı ışınlar mevcuttur. Bu zararlı gazlar atmosferdeki O2 (oksijen) gazını kimyasal bir reaksiyon ile O3 (ozon) gazına dönüştürür. Bu kimyasal reaksiyonu zararlı ışınlar sağlayabilmektedir. Aynı şekilde ortaya çıkan geri tepkimelerde de bu zararlı ışınların belirli bir işlevi vardır. Yani bu kimyasal reaksiyon ve geri tepkimeler sırasında ışınların dozajı azalarak yeryüzüne ulaşır. Bu dozajı düşük olan ışınlar da deri üzerindeki pigment hücrelerini faal hale getirebilmektedir. Ancak yüksek dozajda gelen ışınlar kanserojen etki yapmaktadır.

    Atmosferde cereyan eden yukarıdaki kimyasal reaksiyonları ve geri tepkimeleri engelleyen bazı gazlar vardır. Bunlar freon gazı ile karbon grubu gazlardır. Örneğin klima ve buzdolabı gibi cihazlarda soğutma işlevini sağlayan kloroflorokarbon (CFC) bunlardan biridir. Ozon tabakasının işlevinin engelleniyor olması, zararlı ışınların çok daha kuvvetli yere ulaşmasına neden olmaktadır. İşte ozon katmanının işlevini yerine getiremeyişi ve güneş ışınlarının canlılar için gerçek bir tehlike hâline gelmesi budur. Bu uzun açıklamaları yapmak her an mümkün olmadığı için, “ozon delinmesi” ya da “ozon seyrelmesi” ifadeleri zihinlerde kalmaktadır.

    Karbon gazlarının ayrıca ısıyı absorbe (tutma) özelliği vardır. Dolayısıyla uzaya kaçması gereken enerjiyi tutarak sıcaklık ortalamalarını arttırmaktadır. İşte bu gazlar özellikle “Sanayi Devrimi” sonrası sınırsızca kullanılan fosil yakıtların atıklarıdır.

    Özellikle sanayi tesislerinden atmosfere salınan CO2 gibi karbon grubu gazlar troposferin üst kısımlarında birikerek ısının atmosfer dışına çıkmasını engeller. Böylece yeryüzü giderek daha fazla ısınır. Bu da buzulların eriyerek denizlerin yükselmesine, kıyıların sularla kaplanmasına neden olabilmektedir. "Sera etkisi" denilen bu olay sonucu denizlerin daha da yükselebileceği tahmin edilmektedir.

    Özellikle sanayileşmiş ülkeler tarafından atmosfere salınan bu gazlar, atmosferin doğal yapısını bozmaktadır. Dolayısıyla atmosferin zararlı ışınlara karşı canlıları koruma özelliği azalmaktadır.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Coğrafya Dersleri Kazanımları Listesi

Coğrafi Konumun Türkiye Ekonomisine Etkileri

2014 TÜİK Tarım ve Hayvancılık Verileri